
18 Mart 2015
100. YILINDA ÇANAKKALE ZAFERİ
“O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!”
İşte bir hekim hissiyatıyla tarihi yarım adadaki dirilişin muhteşem iz düşümü…
Çanakkale ruhunu kalemiyle adeta ilmik ilmik yüreğimize işlemeyi başarabilen bir başka isim yok…
Akif’in her hecesiyle tüylerimizi diken diken eden o muhteşem mısralarının üzerine Çanakkale’de yaşananları anlatmak daha doğrusu anlatırken yaşatmak, hissettirmek neredeyse imkansız gibi…
Aradan tam bir asır geçti….
Bir hekim gözüyle Çanakkale’de yaşananların kilometre taşlarını anlatmaya başlamadan önce, niyetimin tarihçiler arasındaki tartışmalara müdahil olmak ve yeni vesikalarla farklı bir hüküm ortaya koymak olmadığını belirtmek isterim.
Çanakkale’de Tıbbiyelilerden oluşan bir alayın olduğu, o alaydaki askerlerin hepsinin şehit düştüğü ve 1915 yılında Tıp Mektebinin sırf bu nedenle mezun veremediği tartışıla dursun, bu mahşeri mücadelede Peygamber Ocağını ayakta tutabilmek adına canlarını ortaya koyan sıhhiyecilerimizin zafer meydanındaki rolünü tartışmak en başta Çanakkale ruhuna büyük bir saygısızlık olur. Zira, Çanakkale’yi bir ırkın, bir kavimin, bir zümrenin mücadelesine indirgemek asla söz konusu olamaz…
Ezan-ı Muhammedi’nin asırlardır beş vakit gök kubbede hoş bir seda bıraktığı bu geniş coğrafyada aynı kıbleye yönelmiş, aynı secdeye baş koymuş, aynı davaya gönül vermiş bir büyük insan topluluğunun varoluş mücadelesidir Çanakkale…
Yedi cihana barışı, huzuru ve kardeşliği getiren Devlet-i Aliyye Osmaniyye’nin şanlı ordusunda vücud bulan kahramanların son resmidir bu emsalsiz mücadele… Kürdü, Arabı, Çerkezi, Boşnağı, Pomağı, Gürcüsü, Lazı, Rumu, Ermenisi, Yahudisi, Marunîsi, Yezidisi, Nusayrisi, Azerisi aylarca omuz omuza aynı siperlerde göğüs germiş ve şimdi de aynı kabristanda yanyana yatmaktadır... Bu topraklarda asırlardır hüküm süren kardeşliğin sırrı Çanakkale Şehitliği’nde mahfuzdur... Diyarbekirli Hasan’ın, Trabzonlu Şenol’un, İskenderiyeli Abdullah’ın, Edirneli Mustafa’nın ortak aklı ve birlikte yaşam mücadelesi, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin ve Çözüm Sürecimizin de temel yapı taşlarıdır aslında…
“Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...”
‘Sizi Osmanlı Ordusu’nun yanında savaşa götürüyoruz.’ diye kandırılarak Çanakkale’ye ordumuzun karşısında savaşa getirilen müslüman askerlerin anıları hangimizin yüreğini sızlatmadı ki…
Dünyanın öbür ucundan getirilen binlerce müslüman Senegalli asker Çanakkale sırtlarından yükselen ezan sesini duyduğunda bir anda irkilir, elindeki silahı bırakır ve savaşı o anda orada noktalar… Sinsi planları suya düşen işgal güçleri bu insanları geri hizmetlere çekerek ülkelerine göndermenin telaşı düşer…
Çanakkale’de Fransız ordusunda savaşan ve esir düşen bir Senegalli Müslüman asker şunları söylüyor:
“…Ben Senegalliyim ve babamın adı Muhammed’dir. Fransızlar dini inançlarımızın gerektirdiği ibadetleri yerine getirmemize izin vermiyorlar. Bizi memleketimizden zorla toplayıp kopararak buraya getirdiler ve hemen savaşa sürdüler. Biz Müslümanlarla savaştığımızı bilmiyorduk. Ülkemizle ilgisi olmayan bu topraklarda savaşmak istemiyoruz. Bize Türkler’in esirleri kestiklerini söylediler. Bundan dolayı da teslim olmaktan kaçınıyorduk. Bizimkiler Türkler’den bu kadar iyi muamele göreceklerini bilseler, hepsi Türklerin tarafına geçerlerdi. Fransızlar bütün silahlarımızı topladılar. Adam başına günlük 4 frank vergi aldılar. Bu defa da Almanlar’a savaş ilân etmişler. Bizim taraflara geldiler. Reisimizden asker istediler. O da asker kalmadığını söyleyince onu dövdüler ve zorla herkesi toplayarak cepheye sürdüler. Birçoklarımız Almanlarla yapılan savaşlarda öldük, artık yetişkin kimse kalmadı…” (1)
Şimdi de sizlerle, “Çanakkale Muharebeleri’nin Esirleri”nin ifade ve mektuplarından bazı bölümleri paylaşmak istiyorum;
Çanakkale Muharebeleri’nin Esirlerinden Davuda Kamara 10. Tümen cephesinde esir alınan 7. Sömürge 10. Bölük’e mensup bir Senegalli... Arapça konuşamıyor, sadece biraz Fransızca biliyor. 2. Ordu İstihbarat Dairesi’nin sorgu notları şöyle:
“Adı geçen kişi ezberden ezan, namaz sureleri ve Kur’an’dan ayetler okumaya başladı. Doktor tarafından yapılan tıbbi muayenesinde sünnetli olduğu anlaşıldı. Bütün bunlar kendisinin şüphe götürmez bir şekilde Müslüman olduğunu ispatlamıştır. Kendilerini ilgilendirmeyen bir savaşta yer almak istemediklerini söylüyor.
Fransızlara neden kendileri gibi Müslüman olan bir toplumla savaştıklarını sorduklarında, Türklerin onları Müslüman olarak kabul etmedikleri söylenmiş kendilerine... Türklerin aldıkları esirleri öldürdüklerini ve bu nedenle de her ne pahasına olursa olsun esir düşmemelerini söylemişler.” (2)
Yıllar sonra Çanakkale’ye gelen Senegalli Mahary Diakhate’nin Dardanel ismi dikkatini çeker… Çünkü; Senegal’de de bu isimde bir yerleşim vardır. Burayı ziyaret etmek ister. Ancak karşılaştıkları tablo karşısında şok olur. Diakhate kendini şaşkına çeviren olayı şöyle anlatıyor;
“Evet Çanakkale’de biz de ölmüşüz. Hem de ne yazık ki size karşı çarpışırken... Bunu biz de Fransız mezarlığını gezerken farkettik. Üzerinde bir haç ve ‘Fransa için öldü’ yazıları bulunan mezarları incelediğimizde 47’sinin Senegalli Müslümanlara ait olduğunu fark ettik. Sonradan araştırdık ve öğrendik ki, Fransızlar ülkemizden 7 bin kişiyi Çanakkale’ye götürmüş. Orada Müslümanlara karşı cepheye sürmüş. Acı bir şekilde ölmüşler, ama daha da acısı, bizi hem kandırdılar, hem de ölülerimizin mezarları başına haç taktılar. O haç oradan kaldırılmalı, biz bununla ilgili girişimlerde bulunduk.”(3)
Bu ve bunun gibi okudukça, dinledikçe yüreğimize ateş düşüren daha birçok yaşanmış Çanakkale öyküsü var tarihin tozlu sayfalarında… Aradan 100 yıl geçti, gördüğünüz gibi hatıralar ve yaşanmışlıklar daha ilk günkü gibi sımsıcak… Çanakkale Zaferi bu topraklarda bağımsızlığın, dayanışmanın, barışın, huzurun ve kardeşliğin eşsiz bir nişanesi olarak anılmaya devam edecektir. Dilerim Cenab-ı Hakk, bu topluma bir kez daha bu destanları yazdırmak zorunda bırakmaz.
Dr. Mehmet Müezzinoğlu
T.C. Sağlık Bakanı
Kaynaklar:
1) SAYILIR, Burhan (1990). Çanakkale Savaşları’nda Yer Alan İtilâf Askerlerinin Dini-Etnik Yapısı. OTAM(Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi)
2) Çanakkale Muharebeleri’nin Esirleri’nin ifadeleri ve Mektuplar . ATEM Bşk.lığı .2009 dan aktaran Türkiye Gazetesi 05 Aralık 2009 OSMAN SAĞIRLI
3) Türkiye Gazetesi 05 Aralık 2009 OSMAN SAĞIRLI http://www.turkiyegazetesi.com/haberdetay.aspx?haberid=426580