Bugün gittikçe artan antibiyotik direnci dünyada ve ülkemizde insanlığı tehdit eden, ciddi bir sorun haline gelmiştir. Dirençli bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlar, hastalık ve ölüm oranlarının artmasına ve hastanedeki yatış sürelerinin uzamasına neden olmaktadır. Bu sorunu bu kadar ciddi kılan bir durum da; mikroorganizmaların çok hızlı direnç geliştirmesine karşın dirençli enfeksiyonların tedavisinde kullanılabilecek yeni antibiyotiklerin artık geliştirilememesidir. Günümüzde artık mevcut antibiyotiklerin tümüne dirençli bakterilerle gelişen, hiç tedavi şansı olmayan enfeksiyonlar gözlenebilmektedir. Antibiyotiklerin hem insan sağlığı hem de tarım ve hayvancılık sektörlerinde gereksiz yere ve uygunsuz kullanılması, turizm, göçler, uluslararası yolculuklar, hijyen eksikliği gibi birçok konu bu sorunun artık küresel bir sorun haline gelmesine neden olmaktadır. Ayrıca sadece insanlar ve hayvanlardaki antibiyotik kullanımı değil, bunların ekolojik döngü içerisindeki dönüşümleri de antimikrobiyal direnç üzerinde etkilidir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) antimikrobiyal direnç sorununun ele alınmasında dünya çapında farkındalık ve tek sağlık yaklaşımı içerisinde çok sektörlü işbirliği çağrısında bulunmuştur ve hazırlanan “Küresel Antimikrobiyal Direnç Eylem Planı” 18-26 Mayıs 2015 tarihlerinde Cenevre’de yapılan 68. Dünya Sağlık Asamblesi’nde onaylanmıştır. Buna göre, tüm ülkeler direnç sorununa yönelik küresel yaklaşımları baz alarak kendi verileri doğrultusunda antibiyotik kullanım politikaları ve AMD kontrol mekanizmaları oluşturmalıdır. Toplumda, tüm sağlık çalışanlarında, yöneticiler ve politika yapıcılar arasında antibiyotik direnci farkındalığının artırılması ve tüm dünyada eş zamanlı olarak bu çalışmaların ön plana çıkarılması amacıyla, DSÖ 2015 yılından itibaren 18 Kasım gününü içine alan haftayı “Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası” olarak ilan etmiştir. Bu amaçla, insan sağlık sektörü yanında gıda, tarım ve hayvancılık, eğitim, ordu, basın, sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışılması önerilmektedir.
Özellikle hekimlerin doğru tanı sonrası uygun antibiyotiği uygun süre ve dozda, en uygun yoldan, kültür ve antibiyogram test sonuçlarına göre reçetelemesi ve halkın ise hekimlere antibiyotik reçetelenmesi konusunda baskı yapmaması konularına öncelik verilmelidir.
El hijyeni gibi standart önlemleri içeren gerekli bütün enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanmasının sağlanması, aşı ile önlenebilen hastalıklarda etkili bağışıklama programlarının yürütülmesi de önem arz etmektedir.
Nezle ya da grip gibi virüslere bağlı enfeksiyonlarda antibiyotiklerin tedavide yerinin olmadığı ve gereksiz antibiyotik kullanımıyla istenmeyen yan etkilerin görülebileceği unutulmamalıdır.
Önemli mesajlar:
- Gereksiz yere ve uygunsuz antibiyotik kullanımı antibiyotik direncine neden olur. Bu durumda antibiyotikler gerçekten gerek olduğunda işe yaramayabilir. Bu nedenle, antibiyotikler sadece hekimin reçete ettiği durumlarda, eczacının danışmanlığında uygun miktar ve sürede kullanılmalıdır.
- Hekim reçete etmedikçe kendi kendine ya da eş-dost önerisiyle antibiyotik kullanılmamalıdır.
- Antibiyotikler ağrı kesici, ateş düşürücü değildir ve her hastalığı tedavi edemez.
- Antibiyotikler, soğuk algınlığı ve grip gibi viral etkenlerin neden olduğu enfeksiyonlarda etkili değildir, sadece bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi edebilir.
- Eczacılarımız, reçetesiz antibiyotik talep eden hastalara, antibiyotiklerin mutlaka reçete ile kullanılması gerektiği konusunda bilgi vermeli ve hekime yönlendirmelidir.